Tarihi ve İnanç Mekası
Ciğer kebabı, şanlıurfa'da ciğer kebabın tadı geçmişi çok eskilerden gelmektedir. Urfa halkı fakir kesimi et kebabı pahalı olduğundan dolayı, urfada köşe başlarında seyar satıcılarından ciğer dürümü yapıp yerlerdi fakir halkı.Günümüzde ciğer kebabı zenginin yemeği olmuş durumda. Ciğer kebabı tabakta servis edilmez ve ciğerin yanında çoban salatası, soğan salatası vb. tüketilmez. Ciğer kebabın tadı, mangalda ciğer pişerken ciğerin üzerine urfa isodu serpilir ve az pişen ciğeri ekmek arasına çekik dürümn içine soğan be biber koyduktan sonra sarılıp yiyiylir. Gaziantep ve diyarbakırların ciğeri bizimden farklıdır. Onlar ciğer tikelerini iri yaparlar, dışı yanar içi ham kalır ve tabağa çekip servis ederler. Tabi buda farklı bir damağ tadıdır. Ama evren kitlenin tarzı urfa ciğer kebabın yana olmuştur. bizde 1988'den beri bu sektör üzerinde devam etmekteyiz.
Urfa'da anlatılan efsanelerin içinde en özel yere sahip olan, kuşkusuz ki Hz. İbrahim'in ateşe atılma öyküsü. Tektanrıcı üç din olan İslamiyet, Musevilik ve Hıristiyanlık tarafından tanınan ve bu dinlerin kutsal kitaplarında adı geçen Hz. İbrahim'in Urfa'da doğduğu rivayet edilir. Öykü bu doğumun olduğu bölgenin Kralı Nemrut ile Hz. İbrahim arasında geçer.
Söylenceye göre Kral Nemrut, yıldızlarda, bir adamın ona ve putperestliğine savaş açacağını haber veren bir işaret görür. Bu adam Hz. İbrahim'dir. Ancak sadece Nemrut'un putperestliğine başkaldırmamış, aynı zamanda kızı Zeliha'ya da gönlünü kaptırmıştır. Kral Nemrut bu durum karşısında Hz. İbrahim'in yakılması emrini verir. Bugün Balıklı Göl'ün bulunduğu yere, kentin her yerinden görülebilecek büyüklükte bir ateş yakılır.
Ateşin karşısına denk düşen tepeye yaptırılan iki büyük sütun arasındaki mancınıkla İbrahim ateşe fırlatılır. Ancak ateş göle, odunlar ise balıklara dönüşür. O gün bugündür buradaki göl kutsal sayılır. Tıpkı göl gibi içindeki balıklar da kutsaldır; her kim bu balıklardan yerse onun kör olacağına inanılır.
O günden sonra gölün adı Halil-ür Rahman olur. "Allahın Dostu" anlamına gelen bu isim Hz. İbrahim'in kutsallığını yansıtır. Bugün göl hem Halil-ür Rahman, hem de Balıklı Göl olarak anılıyor.
İbrahim için ağlayan Nemrut'un kızı Zeliha'nın gözyaşlarından ise Balıklı Göl'ün hemen yanında küçük bir göl daha oluşur, bu gölün adı ise "Zeliha'nın gözü" anlamına gelen "Ayn-Zeliha"dır.
Bugün her iki gölün karşısındaki tepenin üzerinde mancınık olarak kullanıldığına inanılan iki sütun hâlâ ayakta. İnanışa göre bu sütunların birinin altında "bitmeyen su", diğerinin altında ise "bitmeyen altın" bulunuyor; biri yıkılırsa Urfa altına, diğeri yıkılırsa Urfa için altın kadar değerli olan suya g