Metabolik Cerrahi İzmir
Metabolik cerrahinin ne olduğunu tam olarak anlamak için bilinmesi gereken başlıca kavramlara kısaca göz atmakta fayda vardır. Çünkü sadece hastaların değil hekimlerin bile aklına şu soru gelmektedir: “Cerrahi prosedürlerin hangileri metabolik, hangileri obezite cerrahisi işlemleridir?”. Bu sorunun önemini yadsımamakla birlikte esas önemli sorunun: “Hangi hasta için hangi prosedür uygundur?” sorusu olduğu ve bu sorunun her seferinde tüm yönleriyle irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi kısaca ana kavramları açıklayalım:
Metabolizma Nedir?
Metabolizma, yaşamın devamı için vücudumuzda her an devam eden yapım (anabolizma) ve yıkım (katabolizma) döngüsüdür.
Metabolik Sendrom Nedir?
Kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde rol alan çeşitli risk faktörlerinin bir arada bulunması, metabolik sendrom olarak adlandırılmaktadır. Metabolik sendrom, aterosklerotik hastalıklar (kalp hastalıkları) ve tip 2 diyabetin (şeker hastalığı) en önemli ve en sık görülen nedenleri arasında yer alır.
Ülkemizde, 2004 yılında yapılan METSAR (Türkiye Metabolik Sendrom Araştırması) sonuçlarına göre, 20 yaş ve üzerindeki erişkinlerde metabolik sendrom sıklığı %35 olarak saptanmıştır.
Metabolik sendromun en yaygın kabul gören tanımlama kriterleri şunlardır:
1) Abdominal obezite: bel çevresi erkeklerde >94 cm (veya >102 cm); kadınlarda >80 cm (veya >88 cm),
2) Trigliserid yüksekliği (≥150 mg/dl),
3) HDL kolesterol düşüklüğü (erkeklerde<40 mg/dl; kadınlarda <50 mg/dl),
4) Kan şekeri yüksekliği (açlık plazma glukozu ≥126 mg/dl),
5) Kan basıncı yüksekliği (≥135/80 mmHg).
Bir kişide bu kriterlerden herhangi üçünün bulunması, “metabolik sendrom” olarak kabul edilir.
Metabolik sendromu, obeziteye bağlı olarak ortaya çıkan tip 2 diyabetin oluşturduğu bütün yandaş sorunların toplamı olarak değerlendirebiliriz. Ancak metabolik sendrom aynı zamanda obeziteye de neden olabilecek sorunları bünyesinde barındırır. Bu hastalıkların zaman içinde birbiri içine bu kadar karmaşık bir biçimde geçmesi, hangisinin diğerinden kaynaklandığını ayırmayı zorlaştırır.
Metabolik Sendromun Tedavisi Neden Önemlidir?
Kısaca söylemek gerekirse metabolik sendrom, sigara gibi sinsice hem yaşam kalitesini hem de ömrü kısaltır. Bu nedenle tedavi edilmesi hayati önem taşır.
Metabolik Sendromun Klasik Tedavisi Nedir? Yeterli midir?
Metabolik sendromun klasik tedavisi diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleridir. Bunların yeterli olmadığı durumlarda ise ilaç ve insülin tedavisi gündeme gelmektedir. Tip 2 diyabet hastaları için tüm seçenekler uygulandığında başarı oranı %15 düzeyindedir. Obezitenin, diyet, egzersiz ve eğitimle iki yıllık takipte başarı oranı ise %3 düzeyindedir. Sonuçlardan anlaşıldığı üzere metabolik sendrom tedavisi için daha kalıcı ve başarı oranı yüksek tedavi seçenekleri gerekmektedir. İşte tam bu noktada metabolik cerrahi devreye girmektedir.
Metabolik Cerrahi Ameliyatları
Metabolik cerrahinin ayrıntılarına girmeden önce yazının girişinde yer alan soruyu hatırlamakta fayda var: “Cerrahi prosedürlerin hangileri metabolik, hangileri obezite cerrahisi işlemleridir?” ya da “Metabolik cerrahinin obezite cerrahisinden farkı nedir?”.
Obezite cerrahisinde uygulanan tüp mide (sleeve gastrektomi), gastrik bypass, biliopankreatik diversiyon ve duodenal switch ameliyatlarının temeli, kısıtlama ve emilim bozukluğu üzerine dayanır. Kısıtlayıcı işlemlerin ön planda olduğu ameliyatların yapıldığı hastaların önemli kısmında ilerleyen yıllarda düzeltme operasyonlarına ihtiyaç duyulur. Emilim bozukluğunun ön planda olduğu ameliyatların yapıldığı hastaların ise ömür boyu demir, kalsiyum, vitamin ve mineral takviyesi alması gerekmektedir.
Metabolik cerrahide ameliyattan sonraki 1 yıllık süre zarfında dışarıdan takviye ihtiyacı ortadan kalkar. Uzun dönemli kilo kontrolünün en önemli nedeni ince bağırsakların son bölümünden kaynaklanan iştah kesici hormon seviyelerinin artmasıdır.
- İleal İnterpozisyon (İT)
İleal İnterpozisyon (İT), metabolik cerrahinin temelini oluşturan ameliyat olup Diverted ve Non-Diverted olmak üzere iki versiyonu mevcuttur. Diverted İT’de önce tüp mide işlemi uygulanır: Mide ile onikiparmak bağırsağı arasındaki bağlantı kapatılır ve ince bağırsağın son kısmı mide ile ince bağırsak arasına konumlandırılır. Bu sayede mideden çıkan yiyecekler önce ince bağırsağın son kısmına, oradan da ince bağırsağın baş kısmına girerler. Bu sayede ince bağırsağın son kısmı kaynaklı hormonlar aktive edilmiş olur. Daha çok obez hastalara uygulanan Non- Diverted İT’de ise mide ile onikiparmak bağırsağı arasındaki bağlantı kapatılmaz, ince bağırsağın son kısmı ince bağırsağın başlangıç kısmına konumlandırılır.
- Transit Bipartisyon
Bu ameliyatta tüp mide işlemine ek olarak ince bağırsağın son bölümü ile midenin kalan alt bölümü arasında ilave bir bağlantı yapılır. Yiyeceklerin hem doğal yoldan hem de yeni yapılan bağlantıdan geçmesi sayesinde hem emilim korunur hem de ince bağırsağın son kısmından kaynaklı hormonların artışı sağlanmış olur. Bu yöntemle %75’in üzerinde fazla kiloların verildiği ve yaklaşık %85’lik diyabet kontrolü sağlandığı bildirilmiştir.
Ameliyattan Kimler Yarar Görür?
Diyet, egzersiz, yaşam tarzı değişiklikleri yapmasına ve ilaç ile insülin kullanmasına rağmen kan şekeri kontrolü sağlanamayan tip 2 diyabet hastalarının ameliyat olması gerekmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki ameliyat ilk değil, son seçenektir.