Alın kırılmış hayallerinizi gelin. Artık kulübümüz var. Biz bizeyiz. Çay demler, kitap okur, sohbet eder, plak dinleriz.
Ozanla oturuyoruz onun dükkanında, benim dükkan orada kendi halinde, kapı açık. Biri gelse ben yokum, kimse yok ama Urla'da bunlar normal. Bir süre sonra çok yalnız bıraktım dükkanı diye düşünüp "Dükkana gidiyorum ben." dedim. "Abi otur nereye gidiyon." dedi "Çay söyleyim." Bu arada "abi" kelimesi de lafta, bir emir veriyor yapmazsan çarpılırsın Ozan ters adam. Neyse "İyi." dedim. Çaylarken eski kitaplardan, Ozan'daki arşivden, benden konuşuyoruz. Laf lafı açtı geldi "Biz neden sahaf açmıyoruz ki?" noktasına. "Yapar mıyız yaparız." dedik. Tuttuk dükkanı. Para falan değil derdimiz, kira çıksın yeter. Derdimiz sokakta bir şeyler olsun, sokak yaşasın. Sonra başladık isim düşünmeye. Odur budur derken ortaya Kırık Hayaller Kulübü çıktı. Al kırık hayallerini gel arkadaş, sahaf bu, o kitaplarda ne hayatlar, ne kırık hayaller var. Geçende kitapları yerleştirmeye çalışırken birinin içinden aşk mektubu çıktı mesela. 1972 yanlış hatırlamıyorsam. Adamın özel hayatına girdik ama unutmuş kitabın içinde. Nasıl aşık. Yanmış içi, belli. Harbi tutuşmuş. Kendi aramızda konuştuk ne olmuştur bu işin sonu diye. Ben " Ayrılmışlardır." dedim. At tut öyle işte. Yani, hepimiz aynıyız, hepimiz çok kırgınız ve bu hayat bizim bir araya gelmemizi engelliyor bir şekilde ama hepimizin hayalini kurduğu bir yer var.. Ya bir coğrafya, ya bir şehir ya da bir dükkan "Ah bi gidebilsem.", "Ah bi orada olsam." dediği. Öyle bir yer ki kimsenin kimseye gittiği için kızmadığı, "Neden oradaydın?" demediği, "Ha orda mısın? Tamam." dediği, "Orada buluşalım." ya da "Oraya gelin." dediği... Alın kırılmış hayallerinizi gelin. Artık kulübümüz var. Biz bizeyiz. Çay demler, kitap okur, sohbet eder, plak dinleriz. İnsan insanı kırmış problem değil, hallolur. Zaten bizce insan insanı insan olduğu için sevmeli. İş ki hayaller kırılmasın. Kırıldılarsa eğer alın o güzelim hayallerinizi gelin kulüpte yaşayın, mümkünse hep birlikte yaşayalım.