“ Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum. Ben bir Türk‘üm ve öyle kalacağım.'' DR.Sadık AHMET
Batı Trakya; doğuda Meriç Nehri ile Türkiye'ye, batı' da Karasu Nehri ile Makedonya'ya, kuzeyde Rodop Dağları ile Bulgaristan'a sınırdaştır. Güneyinde ise Ege Denizi yer alır. Yaklaşık 50.000 km²' lik bir coğrafya parçasıdır.
Batı Trakya'nın Türk Yurdu hâline gelmesi, Osmanlı Devleti'nin, 1356'da bölgeye gelmesiyle başlar. Zaman içerisinde Dedeağaç, Dimetoka, Gümülcine, İskeçe, Kavala, Drama ve Serez Osmanlı yönetimi altına alındı. 1372 yılına gelindiğinde Trakya'nın tamamı fethedilmişti. Bölgeye Anadolu'nun muhtelif şehirlerinden Türk aileler yerleştirildi. Batı Trakyalı yerli halktan da kendi istekleriyle, herhangi bir baskı söz konusu olmaksızın İslâmiyet'i kabul edenler, Türk kültürünü benimseyenler oldu. Toprakların bir kısmı Osmanlı Ordusu'nun gazilerine mülk olarak verildi. Osmanlı yönetimi, bölgeye yerleştirilen Türkler ve İslâmiyet'le sonradan şereflenen yerli halk elbirliği ile Batı Trakya'yı kısa zamanda camiler, medreseler, kervansaraylar gibi Türk-İslâm kültürünün zevk ürünü üstün mimari eserleriyle donattılar. Batı Trakya, artık Osmanlı Devleti'nin Rumeli Eyaleti olmuştur.
Bölge halkı 1878 yılına kadar bütünü ile huzur içerisinde yaşadı. 3 Mart 1878 Ayastefanos Antlaşması ile Batı Trakya'nın doğu kısmı Bulgaristan'a bırakıldı. Bölge halkı, yönetim değişikliğine karşı direniş hareketi başlattı. Hareketlerin genişlemesiyle önce geçici hükümet, sonra da 1913 yılında Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kuruldu. Dünya tarihinin ilk Türk Cumhuriyeti idi. Ne yazık ki bir ay sonra dağıtıldı. Başkaca denemelerden sonra 1919-1920 yılları arasında Batı Trakya Türkleri'nin en uzun ömürlü devleti hüküm sürdü. Yunanistan'ın bölgeyi işgal etmesiyle bu devletin varlığı da sona erdi, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile Batı Trakya Türkleri'nin statüsü belirlenerek bölge, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte Yunanistan'a verildi. O tarihte Batı Trakya'daki Türk nüfusu 747.628 olarak belirlenmişti. Toplam nüfus ise 975.548 idi.
Lozan Antlaşması gereğince Türk toplumu, din ve ırk farkı gözetilmeksizin her türlü vatandaşlık haklarından yararlanabilecekti. Özellikle kendilerine ait kültürel ve dinî eğitim kurumlarını açıp bizzat yöneteceklerdi. Türkçe eğitim yapılabilecek, mahkemelerde Türkler kendi dilleriyle konuşabileceklerdi. İbadethaneler, mezarlıklar ve Türklere eğitim veren okullar ile dinî kuruluşların yönetimi Türklere ait olacaktı.
O tarihten sonra azınlık haklan ile ilgili yazılı metinlerde hiçbir değişiklik yapılmadı. Fakat Yunanistan, tek taraflı olarak bu hakların kullanılmasını yasakladı. Dernekler kapatıldı, camiler park ve yeşil alan yapılma bahanesiyle yıkıldı. Türklerin oyu ile seçilen cemaat liderleri görevlerinden alındı, yerlerine Atina hükümetinin görevlendirdiği kişiler yerleştirildi. Özetle Yunanistan, yönetimi altındaki Müslüman Türkler'e, kızıl komünistlerin uyguladıkları baskı, sindirme, yok etme ve kültürel asimilâsyon yöntemlerini tekrarladı. Soydaşlarımızın, Müslüman Yunanlı (!) olduğu iddia ediliyor. Türklere ait arsalar kamulaştırılıyor. Türk gençlerinin Yunan üniversitelerinde okuması engelleniyor, Türkiye'de okumalarına izin verilmiyor.
Yunan hükümetlerinin soydaşlarımıza uyguladığı insanlık dışı baskılar, ciltlere sığmayacak ölçüde geniştir. Sinema, tiyatro ve romanlara konu olabilecek kadar trajiktir. Batı Trakyalı Müslüman Türkler, 550 yıllık öz vatanlarında, 77 yıl içerisinde esir durumuna düşürüldüler. Uygulamaların önlenmesi için Türkiye'nin ayağa kalkması, bölge ve hattâ dünya barışını tehdit eden kanunsuzlukların durdurulması için dünyayı en sert dille ikaz etmesi beklenir. Bunları ve daha fazlasını yapmak, Türkiye'nin en tabiî hakkıdır. Hattâ, çok daha fazlasını bile yapsa, kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur. Çünkü imzalanan bunca anlaşma yürürlüktedir. Türkiye'de yaşayan Yunanlı azınlık, yazılı hakların hepsinden yararlanıyor. Ancak kendi ülkelerinde olabilecekleri ölçüde rahat ve güvenlik içerisindeler.
Yunan parlâmentosunda Türkleri temsilen iki milletvekili vardı. Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türkleri'nin haklarını canı pahasına koruyan modern çağın efsane lideri idi. Trafik kazası görünümündeki bir cinayetle şehid edildi. Kendisini rahmetle anıyoruz.
Yunanistan, seçim sisteminde yaptığı bir değişiklikle 1993 yılında Türklerin parlâmentoya giden yolunu kapattı.
Batı Trakya, millî kültürümüzle: yoğrulmuş Türk toprağıdır. Müziğinde renkli ve zengin duygularla Anadolu terennüm edilir. Yunan vandalizmi, Rumeli'de MüslümanTürk izlerini silme gayreti içerisindedir. O izlerin silinmesini önlemek, soydaşlarımızın oralarda insanca yaşamasını sağlamak.... Türk Hükümetlerinin şeref borcudur.